Havza Haber Ajansı’nın haberine göre bu, Hz. İmam’ın (r.a.) açık bir ifadesidir: “İslam Cumhuriyeti’nin anlamı, adaletin sağlanmasıdır.” Elbette onun doğru halefinin, yani Sayın Rehber’in de hikmet dolu öğütlerinde vurguladığı üzere İslamî sistemde adalet, tüm idari kararların temelidir ve tüm yöneticiler toplumda adaleti uygulamak için azim ve içtenlikle çalışmalıdırlar.
Aslında inkılabımızın iki büyük liderinin düşüncesinde, İslam İnkılabı’nın en önemli göstergelerinden ve özelliklerinden biri, adaletin sağlanması ve adaletin yaygınlaştırılması için çaba harcamaktır.
İslam İnkılabı’nın Söyleminde Adaletin Öneminin Nedenleri
İslam Kültürü ve Düşünce Araştırma Enstitüsü öğretim üyesi Hüccetülislam vel-müslimin Muhsin Muhacernia İslam İnkılabı söyleminin “Saf İslam” adı verilen merkezi bir noktaya sahip olduğunu belirtmektedir. Bu merkezi kavramın etrafında ise, onun gerçekleşmesini sağlayan çeşitli kavramlar ve öğretiler bulunmaktadır ki bunlara “yüzen göstergeler” (floating signifiers) denilmektedir. Özgürlük ve adalet, bu temel göstergelerden en önemli olanları arasındadır.
O, özgürlüğü adaletin karşısına koymanın, toplumumuzdaki siyasi akımlar tarafından yapılan tarihi ve hatalı bir yanlış olduğunu vurgulayarak şunları ekledi: “Siyasi akımlar, sorumluluk bilinci taşımadan hem özgürlüğü hem de adaleti yanlış yorumladılar. Bir taraf özgürlüğe sarıldı, diğer taraf adalete sıkı sıkıya tutundu. O kadar çok çatıştılar ki, birbirlerinin sloganlarını itibarsızlaştırmaya çalıştılar. Sonunda bir tarafın eksiklikleri ‘adalet’ adıyla anılmaya başlandı, diğer tarafın eksiklikleri ise ‘özgürlük’ adı altında gösterildi. Oysa Sayın Rehber’in de ifade ettiği gibi özgürlük ve adalet, fıtri ve evrensel iki temel slogandır ve İslam İnkılabı’nın yükü bu iki değer üzerine kuruludur.”
1979 İnkılabı’nda İran Halkının Adalet Talebi
Medya aktivisti ve Havza araştırmacısı Mustafa Guderzi, İranlı Müslümanların ve hak arayan insanların tarih boyunca adalet talebinin doğasında olduğunu ifade ederek şunları söyledi: “1979 inkılabı sırasında İran halkının iradesi, Büyük İmam Humeyni’nin (r.a) öğretilerine bağlı olarak, bağımsızlık ve özgürlük gibi taleplerle birlikte adaleti de gerçekleştirme amacına yönelikti.”
O, insan toplumunun özgür iradeye sahip bir toplum olduğunu belirterek, bu yüzden her zaman değişim ve dönüşüm içinde olduğunu söyledi. “Bir toplum, içinde bulundukları iyi hâli değiştirmedikçe, Allah, onlara olan nimetini değiştirmez (Ra’d 11)” ayetini referans alarak, insanın kendi kaderini değiştirme yeteneğine sahip olduğunu, ancak bu değişimin her zaman ilerlemeci ve doğru olmayabileceğini, bazen düşüşe de yönelmiş olabileceğini ancak her şeyin insanın kendi iradesiyle gerçekleştiğini vurguladı.
Şehit Mutahhari’nin Adalet Konusundaki Yol Gösterici Sözleri
Guderzi, Şehit Mutahhari’nin sosyal adalet konusundaki yazılarından bir bölüme atıfta bulunarak -sosyal adalet, bağımsızlık ve özgürlük ve maneviyatı- İslam İnkılabı’nın sürekliliği ve varlığının üç temel dayanağı olarak gördüğünü belirtti.
Bu konunun İslam İnkılabı için hayati önem taşıdığını vurgulayarak şunları ekledi: “Nitekim Üstat Mutahhari, ‘İslam İnkılabı Üzerine’ adlı kitabında bu meseleyi şu sözlerle vurgulamaktadır: ‘İslam İnkılabı’nın geleceği açısından en temel meselelerden biri sosyal adalettir… İnkılabımızın başarılı bir şekilde yoluna devam etmesi için adalet arayışını ve adalet temelli yöntemleri yaymaktan başka bir seçenek yoktur.’”
Bu ilim araştırmacısı, İslam İnkılabı’nın bereketli hayatı boyunca sosyal adaletin sağlanması için ciddi çabalar gösterdiğini ve bu doğrultuda önemli adımlar attığını belirtti. Ancak bu çalışmaların doğru bir şekilde açıklanması ve anlatılması gerektiğini vurgulayarak şunları ekledi:
“Bununla birlikte, sosyal adaletin tam anlamıyla sağlanması ve böyle bir toplumun inşa edilmesi, sistemin yöneticilerinin sürekli ve durmaksızın çaba sarf etmesini gerektirmektedir. Henüz sosyal adaletin toplumun zirvesinde parlayacağı ve diğer milletler için bir model teşkil edecek tam anlamıyla İslami bir topluma ulaşılmış değildir. Ancak asıl önemli olan nokta İslam İnkılabı’nın bu yola adım atmış olması ve kararlılıkla bu hedefi takip etmesidir. Dolayısıyla, mevcut eksiklikler karşısında yılmadan, bu kusurların giderilmesi için devrimin yüce söylemi ve idealleri doğrultusunda ciddi bir çaba sarf edilmelidir. Çünkü adaletin yaygınlaştırılması, halkın en temel taleplerinden biridir.”
Ayrıca şu hususa da dikkat çekti: “Sayın Rehber’in en önemli vurgularından biri toplumda adaletin teorik temellerinin oluşturulması yönünde çaba sarf etmektir. Bu noktada, hem ilmi havzaların hem de üniversitelerin yüksek yetenekli öğrencileri ile medya ve kürsü sahiplerinin büyük bir sorumluluğu vardır. Nitekim Sayın Rehber’in öğrenciler ve ilim talebelerinden en ciddi beklentisi, adalet meselesini ulusal bir söyleme dönüştürmek için gayret göstermeleridir.”
İmamların İnkılabı Hakkındaki Rehberliklerini Doğru Anlatmalıyız
Kültürel aktivist Hüccetülislam Habib Babaei mücadeleci bir talebe olarak, Fecir haftasının İmam Humeyni (r.a.) ve Sayın Rehber’in adalet anlayışına dair öğütlerinin tekrar gözden geçirilmesi için en uygun zaman olduğunu belirtti. O, İmam Humeyni’nin (r.a) bir konuşmasında şu sözlerine dikkat çekti: “Bütün peygamberlerin gayreti, insanlık için doğru bir toplumsal adalet kurmak ve insanın bireysel hayatında da doğru bir manevi adalet oluşturmak içindi.”
Hüccetülislam Babaei, dini ve Kur’anî öğretilerimize bakıldığında adalet arayışının insanın doğal bir eğilimi olduğunu ve zulümden kaçma arzusu taşıdığını vurguladı. İnsan, kendi olgunlaşma ve mükemmelleşme yolunda adaleti en önemli gelişim aracı olarak görür ve adaletin sağlanmasını talep eder. Bu yüzden İslam İnkılabı da insanın hakikati arayan doğasına uygun olarak adalet arayışını temel almış ve bu yol üzerinde ilerlemektedir.
Yolun Devamında Umutsuzluk Yasaktır
Hüccetülislam Babaei, toplumsal adaletin sağlanması konusunda doğru bir şekilde talepkâr olmanın önemine dikkat çekerek şunları söyledi: “Bazı alanlarda adaleti gerektiği gibi sağlayamamış olmamız, İslam Cumhuriyeti’nin ve inkılapçı yetkililerinin adalet sağlama çabalarını göz ardı etmemize neden olmamalıdır. Zayıflıklar, bizi bu eksiklikleri giderme konusunda uyarıp harekete geçirmelidir ama bu durum bizi adalet ve hak arayışı yolundan asla umutsuz ve karamsar hale getirmemelidir.”
yorumunuz